Gerçekleşmesini istediğiniz bir şeyi düşünmeniz yeterli olacak...
Beyin gücüyle ev aletlerini kontrol ediyorlar.Geliştirilen yepyeni bir sistem, sadece düşünerek ev aletlerinin kontrolünü mümkün hale getiriyor.
Doğrudan engelli hastaların kullanabilmeleri için geliştirilmiş olan bir yöntem, İtalya'nın Roma şehrindeki Santa Lucia Araştırma Hastanesi'nde tanıtıldı. Bilim adamları hastaların sadece beyin güçlerini kullanarak kapıları açmalarını, ışıkları kısmalarını veya telefona cevap verebilmelerini başarılı bir şekilde sağladılar. Her ne kadar şu an için benzersiz ve oldukça başarılı olsa da, bilim adamları sistemin asıl önümüzdeki 3 yıl içerisinde mükemmelleşeceğini iddia ediyorlar.
Hastaların tek ihtiyacı olan kafalarına takılacak, elektrotları sayesinde kişilerin beyin dalgalarını takip edebilecek özel bir başlık. Bundan sonrasında ise sadece ne yapmak istediklerini düşünmeleri yeterli oluyor.
Bilim adamları şu anda başarı oranın %85 olduğunu ve önümüzdeki yıllarda bu oranın %100'e yaklaştırılacağını söylüyorlar. Bu cihazın en güzel yanı ise sadece 10 dakikalık kısa bir eğitimden sonra, hastalar tarafından kullanılabilecek kadar basit bir mekanizmaya sahip olması.
KAYNAK:http://www.tekno7.com/bilgisayar-teknolojileri/bilgisayar-dizustu/6880.html
19 Aralık 2010 Pazar
18 Aralık 2010 Cumartesi
TELLERİ OLMAYAN GİTAR
Evet! Artık gitarınızın telleri kopmayacak.çünkü tel yok...
Dokunmatik Gitar
Misa Digital adeta tasarım harikası bir gitar yaptı. Kitara isimli bu gitarda tel yok. Gitar, çoklu dokunmatik ekrana sahip ve dokundukça çalmaya başlıyor. Akor kısımlarında ise tuşlar mevcut. Kitara'ya elekto müziğin Kinect'i diyebiliriz. Gelecekteki gitarlar tasarım olarak harika olacak gibi gözüküyor.
Fiyatı ne kadar mı? 849 dolardan ön sparişe açıldı..
Dokunmatik ekranlı telsiz gitar. Kitara‘yı bu şekilde anlatınca pek ilgi çekmiyor değil mi. Misa Digital firmasının üretttiği bu sıra dışı gitar gerçek gitar tutkunlarını ne derece memnun eder bilmiyoruz ama bizim ilgimizi fazlasıyla çekti. Son dönemde oldukça popüler olan Guitar Hero ve Rock Band gibi oyunlarda kullandığımız gitarlara hem biraz benziyor hem de benzemiyor. Telleri bulunmayan gitarın alt kısmında çoklu dokunuşu algılayabilen 8 inçlik bir ekran yer alıyor. Dahili synthesizerı da olan gitar tüm amfilerle uyumlu. Jakını takıp hemen müzik yapmaya başlayabilirsin...
Dokunmatik Gitar
Misa Digital adeta tasarım harikası bir gitar yaptı. Kitara isimli bu gitarda tel yok. Gitar, çoklu dokunmatik ekrana sahip ve dokundukça çalmaya başlıyor. Akor kısımlarında ise tuşlar mevcut. Kitara'ya elekto müziğin Kinect'i diyebiliriz. Gelecekteki gitarlar tasarım olarak harika olacak gibi gözüküyor.
Fiyatı ne kadar mı? 849 dolardan ön sparişe açıldı..

KAYNAK:http://www.log.com.tr/benzersiz-bir-gitar-deneyimi-kitara/
GELİN! BİLİŞİMİ YEŞİLLENDİRELİM!!
YEŞİL BİLİŞİM
Son zamanlarda Cloud Computing ile uğraşmaktan böylesine önemli bir konu için ne kadar geç kaldığımızı sonunda fark ettik. Her konuda olduğugibi insanoğlu bu konuda da duyarsızca danvranıyor.Küresel ısınmanın etkileri günümüzde çok daha fazla hissediliyorken, halen insanlar günü kurtarma peşindeler... Duyarlı insanların aklında ise, tek başlarına bu sürece nasıl dâhil olabilecekleri kaygısı yer alıyor. ÇözümPark Bilişim Portalı olarak sahip olduğumuz misyon ve vizyon gereği kurulduğumuz günden bu yana bilişim sektörüne destek veriyoruz ve şimdi bu desteğimizi Yeşil Bilişime odaklanarak daha da arttırmayı hedefliyoruz. Artık gerek forumlar üzerinden gerekse makaleler, podcast ve webcastler ile Türkiye deki bilişimcilere Yeşil Bilişim kavramını anlatacak ve bu noktada sponsorlarında desteği ile etkinlikler düzenleyeceğiz. Bu yeni hedefimizde siz bilişim gönüllülerinin de desteklerini önemle rica ediyoruz!
Peki nedir bu Yeşil Bilişim?
Aslında hepimizin bilidiği gibi son yıllarda dünya üzerindeki küresel ısınma herkesin gündeminde. Ama eylem noktasında çok zayıf aksiyonların alındığını hep birlikte görüyoruz. Hatta bizler bile kendi kendimize sorduğumuzda “Küresel ısınmaya ne kadar destek, ne kadar köstek oluyoruz?” diye… Elde edilen cevapların hiçte iç açıcı olmadığı ortada!
Böylesi bir durumda yeni bir akım başladı ve bu akımda bilişim sektöründeki üreticiler artık daha az enerji harcayan ve bu sayede daha az karbondioksit salınımı yapan donanımlar üretmeye başladılar.Tabiki bu hem bizler hemde üreticiler için iyi bir çözüm.Bizler için iyi çünkü daha az enerji demek daha az fatura demektir.Üreticiler için iyi çünkü prestij ve bilinçli kullanıcıların tercih sebebi demektir. İşte tam bu noktada bizlerin yapması gereken, bu üreticilere destek olmak. Aldığımız veya alacağımız her donanımda Yeşil Bilişim'i düşünmek ve en az enerji tüketimine sahip ürünleri tercih etmek olacaktır.Tabi ki bu yanlı bir öneri değil. Yani Yeşil Bilişim'i destekleyen firmaların ürünlerini alalım olayından çok farklı. Çünkü sadece bu ürünleri almak veya desteklemek meseleyi çözmüyor, önemli olan bu bilinç ile hareket etmek. Gereksiz bilgisayarları kapatmak, monitörleri uyutmak, tarayıcı/yazıcı vb. çevresel birimleri gerekmedikçe kullanmamak, çok klişe ama stand-by da cihazları bırakmamak ve fişten çekmek gibi enerji tüketimine sebep olan tüm bu aksiyonların önünü kesmek, aslında başlı başına bir Yeşil Bilişim desteğidir.
Demekki Yeşil Bilişim buymuş ve temelde neler yapmamız gerektiğide belliymiş.O zaman hadi her birlikte başlayalım bakalım! Sakın benim az harcadığım 3 – 5 watt ile ne olacak demeyiniz. Önemli olan hepimizin bu eylemi alması ile kazanılacak olan onbinler, milyonlar… ÇözümPark ekibi şu anda 35.000 den fazla üyeye sahip bir portal ve bu bilinç ile hareket ediyor. Sadece Çözümpark olarak, en iyimser hali ile her sağladığınız 1 watt x 35.000 demektir. Bu sadece ÇözümPark ile sınırlı bir olay da değil. Bu nedenle vizyonumuzu geniş tutalım ve yaptığımız her tasarruf için üzerimize düşen payın sorumluluğunu yerine getirmenin verdiği mutluluk ile çevremize yeşil enerji saçalım. LÜTFEN BU KONUYA DUYARLI OLALIM!!
Son zamanlarda Cloud Computing ile uğraşmaktan böylesine önemli bir konu için ne kadar geç kaldığımızı sonunda fark ettik. Her konuda olduğugibi insanoğlu bu konuda da duyarsızca danvranıyor.Küresel ısınmanın etkileri günümüzde çok daha fazla hissediliyorken, halen insanlar günü kurtarma peşindeler... Duyarlı insanların aklında ise, tek başlarına bu sürece nasıl dâhil olabilecekleri kaygısı yer alıyor. ÇözümPark Bilişim Portalı olarak sahip olduğumuz misyon ve vizyon gereği kurulduğumuz günden bu yana bilişim sektörüne destek veriyoruz ve şimdi bu desteğimizi Yeşil Bilişime odaklanarak daha da arttırmayı hedefliyoruz. Artık gerek forumlar üzerinden gerekse makaleler, podcast ve webcastler ile Türkiye deki bilişimcilere Yeşil Bilişim kavramını anlatacak ve bu noktada sponsorlarında desteği ile etkinlikler düzenleyeceğiz. Bu yeni hedefimizde siz bilişim gönüllülerinin de desteklerini önemle rica ediyoruz!
Peki nedir bu Yeşil Bilişim?
Aslında hepimizin bilidiği gibi son yıllarda dünya üzerindeki küresel ısınma herkesin gündeminde. Ama eylem noktasında çok zayıf aksiyonların alındığını hep birlikte görüyoruz. Hatta bizler bile kendi kendimize sorduğumuzda “Küresel ısınmaya ne kadar destek, ne kadar köstek oluyoruz?” diye… Elde edilen cevapların hiçte iç açıcı olmadığı ortada!
Böylesi bir durumda yeni bir akım başladı ve bu akımda bilişim sektöründeki üreticiler artık daha az enerji harcayan ve bu sayede daha az karbondioksit salınımı yapan donanımlar üretmeye başladılar.Tabiki bu hem bizler hemde üreticiler için iyi bir çözüm.Bizler için iyi çünkü daha az enerji demek daha az fatura demektir.Üreticiler için iyi çünkü prestij ve bilinçli kullanıcıların tercih sebebi demektir. İşte tam bu noktada bizlerin yapması gereken, bu üreticilere destek olmak. Aldığımız veya alacağımız her donanımda Yeşil Bilişim'i düşünmek ve en az enerji tüketimine sahip ürünleri tercih etmek olacaktır.Tabi ki bu yanlı bir öneri değil. Yani Yeşil Bilişim'i destekleyen firmaların ürünlerini alalım olayından çok farklı. Çünkü sadece bu ürünleri almak veya desteklemek meseleyi çözmüyor, önemli olan bu bilinç ile hareket etmek. Gereksiz bilgisayarları kapatmak, monitörleri uyutmak, tarayıcı/yazıcı vb. çevresel birimleri gerekmedikçe kullanmamak, çok klişe ama stand-by da cihazları bırakmamak ve fişten çekmek gibi enerji tüketimine sebep olan tüm bu aksiyonların önünü kesmek, aslında başlı başına bir Yeşil Bilişim desteğidir.
Demekki Yeşil Bilişim buymuş ve temelde neler yapmamız gerektiğide belliymiş.O zaman hadi her birlikte başlayalım bakalım! Sakın benim az harcadığım 3 – 5 watt ile ne olacak demeyiniz. Önemli olan hepimizin bu eylemi alması ile kazanılacak olan onbinler, milyonlar… ÇözümPark ekibi şu anda 35.000 den fazla üyeye sahip bir portal ve bu bilinç ile hareket ediyor. Sadece Çözümpark olarak, en iyimser hali ile her sağladığınız 1 watt x 35.000 demektir. Bu sadece ÇözümPark ile sınırlı bir olay da değil. Bu nedenle vizyonumuzu geniş tutalım ve yaptığımız her tasarruf için üzerimize düşen payın sorumluluğunu yerine getirmenin verdiği mutluluk ile çevremize yeşil enerji saçalım. LÜTFEN BU KONUYA DUYARLI OLALIM!!
İNTERNET'İN TARİHİ
İnternet'in Gelişim Dönemleri
Günümüz hayatının vazgeçilmez parçası olan internet aslında çok kısa bir geçmişe sahip. Amerika Savunma Bakanlığı ve bazı Amerikan Üniversiteleri tarafından başlatılan bir proje günümüz sanal aleminin temelini oluşturuyor.
80’li yıllar teknolojik açıdan önemli adımlara sahne oldu. Alan adlarının ilk olarak kullanılmaya başlandığı 1984 yılında ‘host’ sayısı ancak 1000’di. İnternette patlama yaşandığı zaman dilimi ise hiç kuşkusuz 1990’lar.
Dünya bildiğimiz anlamıyla internetle yani ‘World Wide Web’ deyimiyle 1991’de tanıştı. Host sayısı her yıl katlanarak artıyordu. 1994’te gelindiğinde internetteki site sayısı 10 bine, host sayısı ise 3 milyona ulaşmıştı ve girişimciler bu yeni dünyada yepyeni kazanç kapıları olduğunu farketmişti.
Bankalar ve alışveriş merkezleri sanal şubelerini açmaya başladı. İlk internet radyosu yayına başladı. Hükümetler başta olmak üzere pek çok organizasyon web sitesi açtı. Yepyeni bir pazarlama ve ekonomi anlayışı doğuyordu.
1994’te internetteki ilk reklam ekranlara düştü. 1995’te Hong Kong’da ilk hacker yakalandı. 1995’te alan adı isimleri paralı oldu. Netscape ve Microsoft arasında yazılım savaşları başladı.
KAYNAK.http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/55696.asp

Arpanet adlı bu proje 1970 yılında hayata geçti. Arpanet başta sadece 15 bilgisayarın birbirine bağlı olduğu bir ağdan ibaretti ve özel kullanıcılara kapalıydı. 70’li yıllar internet fikrinin hızla geliştiği yıllar oldu. Elektronik posta ortaya çıktı ve İngiltere Kraliçesi’nin 1976 yılında ilk e-mailini göndermesiyle internet fikri popüler hale gelmeye başladı.
80’li yıllar teknolojik açıdan önemli adımlara sahne oldu. Alan adlarının ilk olarak kullanılmaya başlandığı 1984 yılında ‘host’ sayısı ancak 1000’di. İnternette patlama yaşandığı zaman dilimi ise hiç kuşkusuz 1990’lar.
Dünya bildiğimiz anlamıyla internetle yani ‘World Wide Web’ deyimiyle 1991’de tanıştı. Host sayısı her yıl katlanarak artıyordu. 1994’te gelindiğinde internetteki site sayısı 10 bine, host sayısı ise 3 milyona ulaşmıştı ve girişimciler bu yeni dünyada yepyeni kazanç kapıları olduğunu farketmişti.
Bankalar ve alışveriş merkezleri sanal şubelerini açmaya başladı. İlk internet radyosu yayına başladı. Hükümetler başta olmak üzere pek çok organizasyon web sitesi açtı. Yepyeni bir pazarlama ve ekonomi anlayışı doğuyordu.
1994’te internetteki ilk reklam ekranlara düştü. 1995’te Hong Kong’da ilk hacker yakalandı. 1995’te alan adı isimleri paralı oldu. Netscape ve Microsoft arasında yazılım savaşları başladı.
KAYNAK.http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/55696.asp
30 Kasım 2010 Salı
İŞLEMCİLERİN TARİHÇESİ
İlk mikroişlemci 4004, 1971 yılında Intel tarafından üretildi. 4004 ilk taşınabilen elektronik hesap makinesidir. Intel 4004 mikroişlemcisi sadece toplama ve çıkarma yapabiliyordu. 4 bitlik olan bu mikroişlemci bazı hesap makinelerinde kullanıldı.
1974 yılında üretilen; ev bilgisayarları için kullanılan ilk işlemci Intel 8080 di. Bu işlemci 8 bitlik bir yonga (chip) idi.
Fakat piyasalar asıl etki yapan işlemci yine Intel’in 8088 adlı işlemcisiydi ve bu işlemci 1979 yılında üretildi. IBM PC makinelere hayat veren bu işlemci tam olarak adını 1982 yılında duyurmaya başladı.
Bütün bu işlemciler Intel tarafından üretildi ve hepside temelde 8088 tasarımının geliştirilmesiyle ortaya çıktı. Günümüzde kullandığımız Pentium 4, 8088’lerdeki her hangi bir kodu çalıştırabilir fakat 5000 kez daha hızlıdır.
En meşhur mikroişlemci mimari si Intel’in x86 işlemcisidir. Intel ilk x86 tabanlı işlemcisini 8086 olarak 1978 yılında piyasaya sürdü. Daha sonraki yıllarda yeni nesil x86 tabanlı işlemciler çıkarıldı. 286,386,486, Pentium ve Pentium Pro olarak bu kuşakları görebilmekteyiz. Pentium II, Celeron, Pentium III, Xeon ve Katmai, altıncı kuşak Pentium Pro’nun varyasyonlarıdır.
Intel’in haricindeki diğer mimariler ise şunlardır; Modern Machintosh’larda bulunan PowerPC, eski Mac’lerdeki 68oxo serisi, Digital ve Compaq’ın güçlü serverlerinde kullanılan Alpha ailesi, Silicon Grahics’in Mips Rxooo serisi, Hawlett-Packard’ın PARISC’i ve Sun Microsystems’e ait SPARC’tır.
İşlemci mimariler, ortaya çıktıkları dönemin felsefesine göre dizayn edilirler. 1970’lerde veri saklama cihazları ve hafıza bu güne göre çok kısıtlıydı. Bu kaynakları tasarruflu bir şekilde kullanabilmek için Intel x86 tabanlı işlemcilerde CISC (Complex Instruction Set Computing - Karmaşık komut kümesi) diye bilinen bir mimari kullandı. CISC’ın karakteristik iki özelliği, değişken uzunluktaki komutlar ve karmaşık komutlardır. Değişken uzunluktaki komutlar hafıza tasarrufu sağlar. Çünkü basit komutlar karmaşık komutlardan daha kısadır. Karmaşık komutlar da iki ya da daha fazla komutu tek bir komut haline getirdikleri için hem hafızadan hem de programda yer alması gereken komut sayısından tasarruf sağlar.
İlerleyen yıllarda CISC’in kısıtlamaları ve hafızayı tasarruflu kullanmanın önemini yitirmesi neticesinde CISC’a rakip olarak RISC (Reduced Instruction Set Computing - daraltılmış komut seti ile hesaplama) ortaya çıktı.
RISC’ın komutlarının uzunluğu sabittir (genelde de 32 bit’tir) ve her bir komut basit bir işlemi yerine getirir. Bir RISC çipi bu iki karakteristik özelliği sayesinde, fetch (komutu hafızadan taşıma), decode (komutun anlamını çözme) ve komutu çalıştırma işlemlerini daha kolay bir şekilde yapabilir. RISC’ın bir dezavantajı kodun uzamasıdır. Tüm komutlar gerek olsun olmasın 32 bitliktir. Dolayısıyla RISC programları CISC programlarından daha fazla hafıza gerektirebilirler. Buna rağmen decode aşamasının CISC’e göre daha hızlı gerçekleşmesine ek olarak, çoğu RISC komutları sabit bir zaman diliminde işlem görür. Bu da superscalar pipelining teknolojisi kullanan modern işlemciler için önemli bir özelliktir.
1974 yılında üretilen; ev bilgisayarları için kullanılan ilk işlemci Intel 8080 di. Bu işlemci 8 bitlik bir yonga (chip) idi.
Fakat piyasalar asıl etki yapan işlemci yine Intel’in 8088 adlı işlemcisiydi ve bu işlemci 1979 yılında üretildi. IBM PC makinelere hayat veren bu işlemci tam olarak adını 1982 yılında duyurmaya başladı.
Bütün bu işlemciler Intel tarafından üretildi ve hepside temelde 8088 tasarımının geliştirilmesiyle ortaya çıktı. Günümüzde kullandığımız Pentium 4, 8088’lerdeki her hangi bir kodu çalıştırabilir fakat 5000 kez daha hızlıdır.
En meşhur mikroişlemci mimari si Intel’in x86 işlemcisidir. Intel ilk x86 tabanlı işlemcisini 8086 olarak 1978 yılında piyasaya sürdü. Daha sonraki yıllarda yeni nesil x86 tabanlı işlemciler çıkarıldı. 286,386,486, Pentium ve Pentium Pro olarak bu kuşakları görebilmekteyiz. Pentium II, Celeron, Pentium III, Xeon ve Katmai, altıncı kuşak Pentium Pro’nun varyasyonlarıdır.
Intel’in haricindeki diğer mimariler ise şunlardır; Modern Machintosh’larda bulunan PowerPC, eski Mac’lerdeki 68oxo serisi, Digital ve Compaq’ın güçlü serverlerinde kullanılan Alpha ailesi, Silicon Grahics’in Mips Rxooo serisi, Hawlett-Packard’ın PARISC’i ve Sun Microsystems’e ait SPARC’tır.
İşlemci mimariler, ortaya çıktıkları dönemin felsefesine göre dizayn edilirler. 1970’lerde veri saklama cihazları ve hafıza bu güne göre çok kısıtlıydı. Bu kaynakları tasarruflu bir şekilde kullanabilmek için Intel x86 tabanlı işlemcilerde CISC (Complex Instruction Set Computing - Karmaşık komut kümesi) diye bilinen bir mimari kullandı. CISC’ın karakteristik iki özelliği, değişken uzunluktaki komutlar ve karmaşık komutlardır. Değişken uzunluktaki komutlar hafıza tasarrufu sağlar. Çünkü basit komutlar karmaşık komutlardan daha kısadır. Karmaşık komutlar da iki ya da daha fazla komutu tek bir komut haline getirdikleri için hem hafızadan hem de programda yer alması gereken komut sayısından tasarruf sağlar.
İlerleyen yıllarda CISC’in kısıtlamaları ve hafızayı tasarruflu kullanmanın önemini yitirmesi neticesinde CISC’a rakip olarak RISC (Reduced Instruction Set Computing - daraltılmış komut seti ile hesaplama) ortaya çıktı.
RISC’ın komutlarının uzunluğu sabittir (genelde de 32 bit’tir) ve her bir komut basit bir işlemi yerine getirir. Bir RISC çipi bu iki karakteristik özelliği sayesinde, fetch (komutu hafızadan taşıma), decode (komutun anlamını çözme) ve komutu çalıştırma işlemlerini daha kolay bir şekilde yapabilir. RISC’ın bir dezavantajı kodun uzamasıdır. Tüm komutlar gerek olsun olmasın 32 bitliktir. Dolayısıyla RISC programları CISC programlarından daha fazla hafıza gerektirebilirler. Buna rağmen decode aşamasının CISC’e göre daha hızlı gerçekleşmesine ek olarak, çoğu RISC komutları sabit bir zaman diliminde işlem görür. Bu da superscalar pipelining teknolojisi kullanan modern işlemciler için önemli bir özelliktir.
PIPELINING
Pipelining , tıpkı bir fabrikadaki seri üretim bandı gibi çalışır. Bir fonksiyon ünitesi, her komutun işletilmesini aşamalarına ayırır. Basit bir pipeline’de beş ya da altı aşama olabilir. Bir superpipeline’da ise 10 ya da daha fazla aşama olabilir. Böyle bir pipeline’dan aynı anda birkaç komut birden akabilir. Her komut da ayrı bir aşamada işlem görmekte olabilir. Superscalar bir işlemcide her birisinin kendisine ait pipeline’ı olan iki ya da daha fazla fonksiyon ünitesi yer alabilir. Böyle bir işlemci birkaç komutu birden paralel olarak işletebilir.
RISC bu tekniğe daha da elverişlidir. Çünkü basitleştirilmiş komutlar pipeline’lardan daha pürüzsüz bir şekilde akarlar ve CISC komutlarının neden olabildiği tıkanmalara maruz kalmazlar.
CACHE
Cache , çalışmakta olan bir programa ait komutların geçici olarak saklandığı bir hafızadır. Cache hafızalar, işlemcinin komutları daha hızlı yüklemesini sağlayan yüksek hızlı hafızalardır. Cache hafızlar, Level 1 (L1) ve Level 2 (L2) olmak üzere ikiye ayrılırlar. İşlemci ihtiyaç duyduğu komutu ilk önce L1 cache hafızada arar. Eğer işlemcinin aradığı komut burada yoksa L2 cache hafızaya bakılır. Eğer burada da yoksa (cache miss durumu) sırayla, RAM ve HDD üzerindeki sanal hafıza üzerinde arar. L1 cache hafıza bunlar içerisinde en hızlı olanıdır ve genellikle işlemcinin üzerine imal edilir. L2 cache hafıza ise L1 e göre daha yavaş olmasına rağmen gene de hızı çok yüksektir. Bir kısım işlemcilerde (Celeronların ilk nesillerinde olduğu gibi) L2 cache hafıza bulmayabilmektedir. Bu durumda L1 cache hafızaya sığmayan komutlar L2 olmadığı için direkt olarak daha yavaş olan RAM a yazılmakta ve işlemcinin performansı düşmektedir. L2 cache hafıza genelde işlemcinin yakınındaki yüksek hızlı hafıza çiplerinden oluşur. Bazı yeni işlemcilerde (Celeron 300A ve sonrası gibi) L2 cache hafıza işlemcinin içine monte edilmiş ve daha hızlı erişim sağlanmıştır.


8086/8088
Intel, 16 bitlik 8086 işlemcisini 1978 yılında piyasaya sürdü. Yüksek seviyeli programlama dillerine ve daha etkin işletim sistemlerine sahip ilk işlemci olan 8086, IBM uyumlu sistemlerin temelini oluşturdu. 8086 işlemci 16 bit veri yolunu kullandığı için; 16 bit ana kart gerektirdiği için pek yaygınlaşmamıştır.
8086’nın arkasından çıkan 8088 işlemci ile IBM ilk kişisel bilgisayarı (PC) piyasaya sürdü. Bu ilk işlemci dış veri yolu olarak 8 biti destekliyordu ve 4.77 MHz saat hızında çalışmaktaydı ve yaklaşık olarak 29.000 transistor kullanılmıştır.
80286

80286’lar fiziki olarak 8088’den daha küçük bir alana çok daha fazla güç sığdırdığı için işlemcinin hızı 8, 10, 12, 16 Mhz. aralığında değişirdi. 16 Mhz. Turbo moda ulaştığı için işlemcinin daha fazla ısınmasına sebep olurdu. Bu ısınmayı önlemek için mikro işlemcinin üzerine ısıyı dağıtan metal bir kaplama konuldu. Yaklaşık 130.000 transistor kullanılmıştır.
80386DX VE 80386SX


DX modeli; hem kendi içinde hem de dış birimlerle 32 bit veri iletişimi yapabiliyorken, SX modeli ise; kendi içinde 32 bit dış birimlerle 16 bit veri iletişimi yapabiliyordu. SX modeli 1 MB adresleyebilirken, DX modeli 4 GB bellek adresleyebiliyordu.

Intel Nisan 1989 yılında i486 işlemciyi piyasaya sürdü. i486 işlemcisi aslında bir 80385 işlemci ile 80387 matematik işlemcinin birleşmiş haliydi. 1.200.000 transistor kullanıldığı için 80386’lara göre oldukça hızlıydı. Hızı 40-66Mhz. arasında değişiyordu. 80486 hem kendi içinde hem de dış birimlerle 32 bit veri iletişimi yapabilir.

Pentium işlemciler 0.28 mikronluk BICMOS ve CMOS teknolojisi ile üretilmişlerdir. 60 MHz, 75 MHz, 90 MHz, 100 MHz, 120 MHz, 133 MHz, 166 MHz, 200 MHz ve 233 MHz saat hızında üretilmişlerdir.
PENTIUM PRO

Pentium II ailesinin ilk modeli 233 MHz hızında üretildi. Arkasından 266 MHz, 300 MHz ve 333 MHz modelleri geldi. Intel bu aşamadan sonra 66 MHz’lik veri yolunun yanında 100 MHz’lik veri yolunu da kullanmaya başladı ve daha sonra çıkan işlemciler 350 MHz, 400 MHz ve 450 MHz olarak çıktı.
Pentium II’lerin yapılarındaki ve veri yolu hızlarındaki bu değişiklikler beraberinde
anakartların da çeşidini artırdı. 66 MHz veri yolunu kullanan Pentium II’ler için 440LX chip set kullanan anakartlar üretildi. Arkasından 100 MHz veri yolu kullanan işlemciler için 440BX chip setli (aynı zamanda 66 MHz veri yolunu da destekler) anakartlar üretildi.
Pentium II ailesinin son ferdi olan 450 MHz den sonra Pentium III’ler piyasaya sürüldü.

Bu işlemcilerde multimedya için komut setinin genişletilmesiyle, birlikte L1 önbellek kapasitesi de 32 KB’a yani iki katına çıkartılmıştır. İşlem performansı söz konusu olduğunda MMX işlemcilerin verimliliği tartışılmaz. MMX işlemcilerin hızlı olmasındaki en büyük faktör önbelleğin büyüklüğüdür. Ayrıca MMX işlemcilerde besleme gerilimi 5V veya 3.2V’tan 2.8V’a düşürülerek işlemci çekirdeğindeki kayıp performans düşürüldü. Bu sayede yüksek saat hızına rağmen işlemci daha az ısınmaktadır.

MMX teknoloji ile yakaladığı performansı Pentium Pro ile birleştiren Intel Pentium II işlemcileri piyasaya sürdü. Pentium II işlemciler hem yapı olarak hem de fiziki olarak önceki işlemcilerden farklılıklar taşımaktadır. Önceki işlemcilerde Soket 7 yi kullanan Intel Pentium II ile birlikte SEC (Single Edge Contact) adını verdiği ve Slot 1’e girecek yapıda bir dizayn kullandı.
Pentium II ailesinin ilk modeli 233 MHz hızında üretildi. Arkasından 266 MHz, 300 MHz ve 333 MHz modelleri geldi. Intel bu aşamadan sonra 66 MHz’lik veri yolunun yanında 100 MHz’lik veri yolunu da kullanmaya başladı ve daha sonra çıkan işlemciler 350 MHz, 400 MHz ve 450 MHz olarak çıktı.
Pentium II’lerin yapılarındaki ve veri yolu hızlarındaki bu değişiklikler beraberinde
anakartların da çeşidini artırdı. 66 MHz veri yolunu kullanan Pentium II’ler için 440LX chip set kullanan anakartlar üretildi. Arkasından 100 MHz veri yolu kullanan işlemciler için 440BX chip setli (aynı zamanda 66 MHz veri yolunu da destekler) anakartlar üretildi.
Pentium II ailesinin son ferdi olan 450 MHz den sonra Pentium III’ler piyasaya sürüldü.

Bu serinin ilk ferdi 266 MHz olarak tasarlanmıştır. L2 ön belleği olmayan Celeronlar Pentium Pro ile aynı performansı göstermektedir. 266 MHz işlemcinin arkasından yine L2 önbelleği olmayan Celeron 300 üretildi.
İlk nesil Celeron işlemcilerin fiyatı çok cazip olmasına rağmen önbellek gerektiren uygulamalarda yetersiz kalması bu işlemcilere ilgiyi azalttı. Bu sırada Intel yine bir atak yaparak 128KB L2 önbelleğe sahip Celeron 300A işlemcisini üretti. Arkasından gelen 333 MHz, 366 MHz, 400 MHz, 433 MHz ve 466 MHz işlemciler 128 KB önbellek geleneğini devam ettirdiler.
Celeron işlemciler 333 MHz’e kadar Slot-1 yapısında üretilirken (Şekil 3 ) bundan sonra Soket-370 yapısında üretilmiştir.
Bu işlemciler 0.25 mikron CMOS teknolojisi ile imal edilmişlerdir. Önbellek içermeyen Celeron işlemcilerde 7.5 milyon transistor varken önbellek içeren işlemcilerde 19 milyon transistor olduğunu görmekteyiz.
Celeron’ların içerdiği 128 KB önbellek işlemcinin içerisindedir ve çekirdek ile aynı hızda çalışırlar. Bu, Celeron işlemcilerin daha kolay overclock edilmelerini sağlar. Ancak Pentium II’ler her zaman Celeron’lara göre daha üstündürler. Çünkü daha önce de belirttiğimiz gibi Celeron’lar son kullanıcılar için, Pentium II’ler ise daha kapsamlı işler için tasarlanmıştır.
PENTIUM III

Intel’in SIMD (Single Instruction, Multiple Data Parallelism - Çoklu Veri Paralelliği Sağlayan Tek Çevrimli Komutlar) genişletmeleri olarak adlandırdığı bu komutlar işlemci içinde farklı çalıştırma birimlerinde işletilirler. Bu komutlardan ilk 50’si FPU (Floating Point Unit - Matematik İşlem Birimi) içerisinde işlenir. Bu şekilde SIMD FPU komutları normalde onlarca saat çevriminde halledilebilecek 32-bitlik çarpımları tek bir saat çevriminde yapabilmekte ve bu komutlarda aynı anda 4 tanesi birden işletilebilmektedir. Bu sayede 3 boyutla ilgili hesapların yapılma süresi ve MPEG-1 ve MPEG-2 kodlarının çözümleri daha kısa zamanda yapılabilmektedir.
Bu komutlarla birlikte işlemciye eklenmiş diğer yapısal bir değişiklik de 8 adet yeni registerdir. Bu yeni register’lar işlemcide yeni SIMD FPU komutları tarafından kullanılmak üzere yer alıyorlar. Register’lar 128-bit’lik bir genişliğe sahiptir. Bu sayede birden çok (dörde kadar) FP ucu bir register’a yüklenebiliyor ya da SIMD komutları bu register’larda saklanabiliyor. Bu şekilde Intel, RISC işlemcilere göre en büyük eksiklik olan register sayısının azlığını yavaş yavaş kapamaya başladı.
Pentium III işlemcilere eklenen komutlardan 12 tanesi “yeni medya” komutları olarak adlandırılarak MMX ünitesince değerlendirilmektedir. Daha hızlı işlenen iki boyutlu grafikler ile video oynatımı, MPEG çözümünde extra hız, codec’lerin kullanılmasında kolaylık ve daha hızlı istatistiki bilgi kullanılması mümkün olmaktadır.
Diğer 8 adet komut ise Pentium III’ün dış dünya ile konuşmasını sağlayan bus kontrolörüne eklenmiştir. Bu komutlar sayesinde daha büyük 3D veri tabanlarının kullanım hızını, düzgün video akışını ve performansı düşüren hafıza ıskaları konularında işlemler olur.
Pentium II’nin önbelleği işlemci hızının yarı hızında çalışmaktaydı. Bu durum Pentium III’de de devam etmiştir ve bu durum performansı bir miktar düşürmektedir. Pentium III’lerin yeni çıkan bazı modellerinde cache bellek 256 KB’a düşürülmüş ve çekirdek içerisine konarak işlemci ile aynı hızda çalışması sağlanmıştır. Bu modellerin sonuna “E” harfi konmaktadır.Ayrıca normalde 100 MHz veri yolu hızında çalışan Pentium III işlemcilerin yine yeni çıkan modelleri 133 MHz hızında çalışmaktadır. Bu modellerin sonuna da “B” harfi eklenmektedir. Mesela Pentium III 600EB işlemcisi 133 MHz hızında çalışan ve 256 KB cache belleğe sahip bir işlemcidir.
PENTIUM IV

Windows NT, 2000 ve XP serisi Windows sürümleri birden fazla CPU’yu desteklediklerinden bu işletim sistemlerinde HT özelliğine sahip bir işlemciyle performans artışı kaydedilir. DOS, Windows 9x serisi işletim sistemleri ise tek CPU ile çalışacak şekilde dizayn edildiğinden HT özelliğine sahip işlemci gücünü kullanamazlar.
Şu anda Pentium 4 işlemciler sadece kutulu olarak satılıyor, dolayısı ile kutudan da Pentium 4’e özel, kocaman bir soğutucu çıkıyor. Bu koca soğutucu, işlemciye hayli karmaşık ve sağlam bir sistemle bağlanıyor. Hatta Asus T-10 gibi, tam olarak ATX 2.03 standartını destekleyen kasalarda, olay daha da karmaşık, bu kasalarda anakartın üzerindeki kelepçe mekanizması direkt kasaya bağlanıyor ve buradan destek alıyor.
Pentium 4 çok çok ısınıyor. Bu nedenle, kutudan çıkan özel soğutucusunu kullanmak şart. Gerek AMD, gerekse Intel’in Gigahertz düzeyini aşan bu yeni işlemcilerini üzerinde soğutucusu olmadan çalıştırmanız işlemciyi bir kaç saniyede öldürebilir.bir Pentium 4 terfisi size işlemci, anakart, RDRAM ve kasa değişimine mal olabiliyor.
Hızlı işlemciye örnek olarak;
Bilgisayar konusunda standartları koyan şirket olan Sun Microsystems, her zaman favorim olan Sparc işlemcisinin yeni modelini piyasaya sürdü bile: Sun UltraSparc T2.
AMD, 8 çekirdekli işlemciyi yakında piyasaya süreceğini iddia ediyor, Intel 72 çekirdekten filan bahsediyor. Ama şu an 4 çekirdekten fazlasını isteyenler için tek (ve en iyi seçenek) Sun UltraSparc T2. Saat hızları şaşırtıcı derecede düşük; (900 Mhz-1.4 Ghz) ama buna aldanmak saçmalık olur; zira UltraSparc T2, daha şimdiden birkaç dünya rekoru kırmış durumda. Duyurulmasının üstünden bir hafta geçmiş olmasına rağmen.
Şu an CPU’lardaki hız yarışı, çekirdek sayısı ve thread’lerin kullanımı kulvarlarında kızışmış durumda; zira saat hızlarını artırmanın nafile bir çaba olduğu çoktan ortaya çıktı. Intel Prescott’lar piyasayı kızıştırırken bundan sık sık bahsediyor ve o zamanki Centrino mimarisinin masaüstüne geleceğini söylüyordum; nitekim yanılmadım ve ortaya x86 mimarisinin en iyi ve en tasarruflu türevi olan Intel Core çıktı. Gelgelelim, tarihi uyumluluk probleminden dolayı, x86 hiçbirzaman Sparc gibi, Cell gibi daha akılcı mimarilerle baş edemeyecek hız ve verimlilik konusunda. Bugün x86 işlemcilerin hızlı ve az elektrik tüketmelerinin nedeni sadece AMD-Intel rekabeti değil; iki tarafta farkında ki, Nvidia, ATI-AMD, Cell ve elbette Sun Microsystems, sunucu pazarı için ideal işlemciler üretiyorlar. Sunucu pazarında Solaris ve Linux gibi işletim sistemleri ağırlık kazandıkça,alternatif mimarilerin önü daha da fazla açılıyor; zira bu işlemciler Windows gibi x86 mimarisine mahkum değiller.
Sun Microsystems’ın UltraSparc T2 sayfasını ziyaret etttiğinizde, “Worlds first System on a chip” sloganıyla karşılaşıyorsunuz; zira Sun, ethernet, hafıza kontrolörü, hatta kripto elemanlarını UltraSparc T2 üzerine taşımış. Bunun çeşitli avantajları var; örneğin enerji tasarrufu gibi. Kripto işlemcisi bu sayede, 8 çekirdek ile aynı saat hızında çalışıyor ve neredeyse sıfır işlem gücü harcıyor. Özellikle ABD devleti gibi büyük Sun Microsystems müşterileri olduğu düşünülürse, bu Sun’ı tekrar iyi bir alternatif haline getiriyor; yani kasaları yeniden eski hızla dolmaya başlayabilir.
PCI Express kontrolörü de UltraSparc T2′nin üzerinde bulunuyor; hemen “ben buna bir GeForce 8800 takar ve babalar gibi oyun oynarım” diye hayaller kurmayın; zira Windows, Sparc serisi işlemciler ile çalışmıyor. Eğer Linux ile kullanmak için 500 dolar üzerinde bir ekran kartı alacak kadar paranız varsa, gerçekten ciddi bir oyun canavarı platforma sahip olabilirsiniz; elbette Linux oyunlarını oynamak şartıyla. UltraSparc T2′nin gücü, Ubuntu’nun sahibi Canonical’ın da ağzını sulandırmış durumda; zaten Sun Microsystems ve Canonical, uzun süredir ittifak halinde ve Canonical, Sun’ın resmi Linux sağlayıcısı durumunda.
PCI Express, elbette sadece ekran kartı takmak için değil; şu an yaygın olarak kullanılmasa da, her PCI kart, PCI Express formunda üretilebiliyor ve son derece yüksek bir bant genişliğini sömürmeye aday oluveriyor.
Chip üzerinde gelen ethernet kontrolörü de öyle ipsiz sapsız, formalite icabı sokuşturulmuş bir detay değil; tam 10 Gbit gücünde(!). Bundan 1 sene önce, gigabit ethernete sahip bir anakart edinince sağa sola hava atıyorduk; hemen hatırlatalım, UltraSparc üstünde bunlardan iki tane var!Şimdi bir Sun UltraSparc üstünde terminal server kurup sürüyle ince istemciyi beslemeyi filan hayal ediyorum.
UltraSparc, hafıza erişimi konusunda da “aşmış”; 42 GB/s okuma ve 21 GB/s yazma gibi, ancak üst düzey GPU’larda, zar zor bulabileceğimiz düzeyde bir performansa sahip.
Virtualization olayına kafayı takmışsanız, Sun’ın UltraSparc’ı, 10 kaplan gücünde işler çevirebilmenizi sağlıyor, zira Solaris kullanacaksanız, Solaris Containers denen muhteşem özellikle birlikte, Logical Domains de (Ldoms) kulunuz köleniz haline geliyor. Tek bir UltraSparc üzerinde, tam 64 sanal makineye sahip oluyorsunuz.
Sun Microsystems,OpenSparc projesi dahilinde, işlemcinin tüm kaynaklarını GPL lisansıyla meraklılara açmış durumda. Meraklılara diyorum,zira ancak seyirci kalabiliyoruz. Eğer evinizin arkasına birkaç milyar dolar verip fabrika kurabiliyorsanız, bu işlemciyi üretip sevdiklerine bedava verebilirsiniz.
Ultrasparc t2′nin fiyatı 1000 doların altında olacakmış;performansa göre sudan ucuz. 1831 bacaklı işlemcinin takılacağı anakartın fiyatı elbette bir hayli tuzlu olacaktır ve herhalde Sun Microsystems dışında üreten olmayacağından, benim gibi meraklılar iç geçirmeye devam edecekler.
Bu arada, Sun Microsystems rahat nefes alamayacak; çünkü 2008′de Victoria Falls kod adlı bir işlemci çıkaracak. Sanırım aynı mimariyi paylaşıyor olacaklar; ancak Victoria Falls, 16 çekirdek ve 128 thread ile gelecek. Aslında bu bir işlemci mi, yoksa bir platform mu olacak, onu bile bilmiyorum; zira Victoria Falls’un iki soket kullanacağı söyleniyor (hatta söylenmiş işte; UltraSparc T2 broşüründe buldum
Sun Microsystems’ın Sparc ile iddialı olduğu tek alan performans değil; UltraSparc T2, şu an itibariyle en iyi güç/tüketim oranına sahip CPU durumunda. Maksimum tüketimi 121 watt’a kadar çıkabilse de, normal şartlarda 90 watt civarında bir tüketimle yetinebiliyor. Enerji tasarrufu seviyeleri hakkında bir bilgiye ulaşamadım, örneğin Intel Core, “rölantide” gayet az elektrik harcıyor ve Linux üzerinde güç yönetimi Pentium D’ler gibi alengirli değil. UltraSparc’ın minimum tüketimi 61 Watt. Güç tüketimi modlarını filan muhtemelen asla öğrenemeyeceğim, öğrenmek de istemeyeceğim; zira kısa vadede bir Sun Workstation alacak kadar zengin olacağımı sanmıyorum.
Hızlı işlemciye örnek olarak;
Bilgisayar konusunda standartları koyan şirket olan Sun Microsystems, her zaman favorim olan Sparc işlemcisinin yeni modelini piyasaya sürdü bile: Sun UltraSparc T2.
AMD, 8 çekirdekli işlemciyi yakında piyasaya süreceğini iddia ediyor, Intel 72 çekirdekten filan bahsediyor. Ama şu an 4 çekirdekten fazlasını isteyenler için tek (ve en iyi seçenek) Sun UltraSparc T2. Saat hızları şaşırtıcı derecede düşük; (900 Mhz-1.4 Ghz) ama buna aldanmak saçmalık olur; zira UltraSparc T2, daha şimdiden birkaç dünya rekoru kırmış durumda. Duyurulmasının üstünden bir hafta geçmiş olmasına rağmen.
Şu an CPU’lardaki hız yarışı, çekirdek sayısı ve thread’lerin kullanımı kulvarlarında kızışmış durumda; zira saat hızlarını artırmanın nafile bir çaba olduğu çoktan ortaya çıktı. Intel Prescott’lar piyasayı kızıştırırken bundan sık sık bahsediyor ve o zamanki Centrino mimarisinin masaüstüne geleceğini söylüyordum; nitekim yanılmadım ve ortaya x86 mimarisinin en iyi ve en tasarruflu türevi olan Intel Core çıktı. Gelgelelim, tarihi uyumluluk probleminden dolayı, x86 hiçbirzaman Sparc gibi, Cell gibi daha akılcı mimarilerle baş edemeyecek hız ve verimlilik konusunda. Bugün x86 işlemcilerin hızlı ve az elektrik tüketmelerinin nedeni sadece AMD-Intel rekabeti değil; iki tarafta farkında ki, Nvidia, ATI-AMD, Cell ve elbette Sun Microsystems, sunucu pazarı için ideal işlemciler üretiyorlar. Sunucu pazarında Solaris ve Linux gibi işletim sistemleri ağırlık kazandıkça,alternatif mimarilerin önü daha da fazla açılıyor; zira bu işlemciler Windows gibi x86 mimarisine mahkum değiller.
Sun Microsystems’ın UltraSparc T2 sayfasını ziyaret etttiğinizde, “Worlds first System on a chip” sloganıyla karşılaşıyorsunuz; zira Sun, ethernet, hafıza kontrolörü, hatta kripto elemanlarını UltraSparc T2 üzerine taşımış. Bunun çeşitli avantajları var; örneğin enerji tasarrufu gibi. Kripto işlemcisi bu sayede, 8 çekirdek ile aynı saat hızında çalışıyor ve neredeyse sıfır işlem gücü harcıyor. Özellikle ABD devleti gibi büyük Sun Microsystems müşterileri olduğu düşünülürse, bu Sun’ı tekrar iyi bir alternatif haline getiriyor; yani kasaları yeniden eski hızla dolmaya başlayabilir.
PCI Express kontrolörü de UltraSparc T2′nin üzerinde bulunuyor; hemen “ben buna bir GeForce 8800 takar ve babalar gibi oyun oynarım” diye hayaller kurmayın; zira Windows, Sparc serisi işlemciler ile çalışmıyor. Eğer Linux ile kullanmak için 500 dolar üzerinde bir ekran kartı alacak kadar paranız varsa, gerçekten ciddi bir oyun canavarı platforma sahip olabilirsiniz; elbette Linux oyunlarını oynamak şartıyla. UltraSparc T2′nin gücü, Ubuntu’nun sahibi Canonical’ın da ağzını sulandırmış durumda; zaten Sun Microsystems ve Canonical, uzun süredir ittifak halinde ve Canonical, Sun’ın resmi Linux sağlayıcısı durumunda.
PCI Express, elbette sadece ekran kartı takmak için değil; şu an yaygın olarak kullanılmasa da, her PCI kart, PCI Express formunda üretilebiliyor ve son derece yüksek bir bant genişliğini sömürmeye aday oluveriyor.
Chip üzerinde gelen ethernet kontrolörü de öyle ipsiz sapsız, formalite icabı sokuşturulmuş bir detay değil; tam 10 Gbit gücünde(!). Bundan 1 sene önce, gigabit ethernete sahip bir anakart edinince sağa sola hava atıyorduk; hemen hatırlatalım, UltraSparc üstünde bunlardan iki tane var!Şimdi bir Sun UltraSparc üstünde terminal server kurup sürüyle ince istemciyi beslemeyi filan hayal ediyorum.
UltraSparc, hafıza erişimi konusunda da “aşmış”; 42 GB/s okuma ve 21 GB/s yazma gibi, ancak üst düzey GPU’larda, zar zor bulabileceğimiz düzeyde bir performansa sahip.
Virtualization olayına kafayı takmışsanız, Sun’ın UltraSparc’ı, 10 kaplan gücünde işler çevirebilmenizi sağlıyor, zira Solaris kullanacaksanız, Solaris Containers denen muhteşem özellikle birlikte, Logical Domains de (Ldoms) kulunuz köleniz haline geliyor. Tek bir UltraSparc üzerinde, tam 64 sanal makineye sahip oluyorsunuz.
Sun Microsystems,OpenSparc projesi dahilinde, işlemcinin tüm kaynaklarını GPL lisansıyla meraklılara açmış durumda. Meraklılara diyorum,zira ancak seyirci kalabiliyoruz. Eğer evinizin arkasına birkaç milyar dolar verip fabrika kurabiliyorsanız, bu işlemciyi üretip sevdiklerine bedava verebilirsiniz.
Ultrasparc t2′nin fiyatı 1000 doların altında olacakmış;performansa göre sudan ucuz. 1831 bacaklı işlemcinin takılacağı anakartın fiyatı elbette bir hayli tuzlu olacaktır ve herhalde Sun Microsystems dışında üreten olmayacağından, benim gibi meraklılar iç geçirmeye devam edecekler.
Bu arada, Sun Microsystems rahat nefes alamayacak; çünkü 2008′de Victoria Falls kod adlı bir işlemci çıkaracak. Sanırım aynı mimariyi paylaşıyor olacaklar; ancak Victoria Falls, 16 çekirdek ve 128 thread ile gelecek. Aslında bu bir işlemci mi, yoksa bir platform mu olacak, onu bile bilmiyorum; zira Victoria Falls’un iki soket kullanacağı söyleniyor (hatta söylenmiş işte; UltraSparc T2 broşüründe buldum
Sun Microsystems’ın Sparc ile iddialı olduğu tek alan performans değil; UltraSparc T2, şu an itibariyle en iyi güç/tüketim oranına sahip CPU durumunda. Maksimum tüketimi 121 watt’a kadar çıkabilse de, normal şartlarda 90 watt civarında bir tüketimle yetinebiliyor. Enerji tasarrufu seviyeleri hakkında bir bilgiye ulaşamadım, örneğin Intel Core, “rölantide” gayet az elektrik harcıyor ve Linux üzerinde güç yönetimi Pentium D’ler gibi alengirli değil. UltraSparc’ın minimum tüketimi 61 Watt. Güç tüketimi modlarını filan muhtemelen asla öğrenemeyeceğim, öğrenmek de istemeyeceğim; zira kısa vadede bir Sun Workstation alacak kadar zengin olacağımı sanmıyorum.
İŞLEMCİ (CPU)

CPU (Central Processing Unit-Merkezi İşlem Birimi); bilgisayarın çalışmasını düzenleyen ve programlardaki tüm komutları tek tek işleyen birimdir. Bu birim bir ya da iki entegre devre içerisinde gerçekleştirilmesi ile mikroişlemci adını alır. CPU; Bilgisayarın program komutlarını bellekten aldıktan sonra kodlarını çözen, karşılığı olan işlemleri yerine getiren ve sonuçları gerekli yerlere gönderen merkez birimidir. CPU genellikle bilgisayarın beyni olarak tanımlanır. Çünkü tüm işlemler CPU tarafından yapılır. Bir bilgisayarın işlem yeteneği ve hızı işlemcisinin yeteneği ve hızıyla doğrudan ilgilidir.
Yapı olarak bakıldığında bir merkezi işlemci, ince bir silikon tabaka üzerinde çok küçük altın yollarla birbirine bağlanmış milyonlarca transistor adı verilen elektronik devre elemanından oluşur. CPU içindeki teansistörlerden hangilerinin ne şekilde çalışacağı gerekli yazılım programı tarafından makine dilinde CPU’ya iletilir ve böylelikle programlar işlemci tarafından çalıştırılır.
Mikroişlemciler; açma kapama anahtarı gibi çalışan milyonlarca transistorden oluşmaktadır. Bu anahtarların programlanma durumuna göre elektrik sinyalleri bunların üzerinden akar. Bu sinyaller, bilgisayarın yaptığı tüm işleri toplama, çıkarma, çarpma ve bölme gibi temel matematiksel işlemlere indirir. İşlemci de bu işlemleri ikilik sayma sistemini, yani sadece 0 ve 1 sayılarını kullanarak yapar.
Mikroişlemciler her türlü işi ikilik sayma sistemine dökmüştür. Mesela “Y” harfi ikilik sistemde “1011001” ile ifade edilebildiği gibi kırmızı gibi bir renk de bunun gibi ikilik tabandaki üç ayrı sayı grubu ile ifade edilir. Aynı şekilde bir ses veya görüntü kaydı da yine buna benzer ikilik sayı grupları ile ifade edilirler.
Bu sayı grupları üzerinde işlem yapmak için işlemci içerisinde bir takım komut listesinden oluşan bir program mevcuttur. Bu komutlar işlemciye iki sayının çıkarılması, toplanması yönünde emir verebildiği gibi klavyeden girilen tercihlere göre bir takım komut satırını atlayıp (şartlı dallanma - conditional branch) diğer komut satırlarını uygulamaya devam edebilir. Yani klavyeden bir soru karşısında gireceğimiz “E” (evet) veya “H” (hayır) ifadelerine göre program belirli komut satırlarını uygular veya uygulamaz. Temel olarak, mikroişlemcinin yaptığı iş, bitler üzerinde işlem yapmak üzere komutları çalıştırmaktır.
İŞLEMCİNİN ÇALIŞMA PRENSİBİ
Bilgisayarda genelde üç tip bilgi iletişimi yapılır. Bunlar; veri (data) iletişimi, işlemin kontrol (control) edilmesi ve durumun bir bilgi ile (Status data) belirlenmesidir. Bu veri akışında alfabetik harfler, sayılar veya her ikisi birlikte kullanılır. Kontrol işaretleri ise bilgisayarın farklı üniteleri arasında bir işlem yapıldığı sırada kullanılır. Status (durum) işaretleri ile merkezi işlemcinin durumu ve ne iş yaptığı açıklanır yani veri giriş mi yaptığı yoksa veri çıkışı mı oluyor ya da kontrol mu yapılıyor gibi.
Bir merkezi işlemci işleyeceği bilgileri bellekten alarak işler, daha sonra işlenen bilgileri belleğe ya da portlara bilgi olarak geri gönderir. Veri işlemlerinin dışında ayrıca mantıksal ve matematiksel operasyonları gerçekleştirir. CPU bir işlemi gerçekleştirirken kontrol, adres ve veri yolarını kullanır ve CPU’nun o anki durumu; işlem durum kaydedicisinde yani Status Register’da görülür.
Bir mikroişlemcinin iki tane çalışma frekansı vardır. Bunlardan biri; iç frekans (internal), diğeri ise;dış frekans (external). İç frekans, işlemcinin saniyede yaptığı işlem miktarını tanımlar. Dış frekans ise; işlemcinin bellek ve çipset gibi diğer bileşenlerle haberleştiği frekanstır. Buna veri yolu hızı ya da FSB de denilmektedir. İç frekans her zaman dış frekanstan çok daha hızlıdır.
İŞLEMCİNİN BÖLÜMLERİ
ALU (Aritmetic Logic Unit) : Aritmetik ve lojik işlemlerin seçilmesi ve kararların verilmesi işlemleri yapar.
ALU içerisinde çoğunlukla 3 ya da 6 arasında kaydedici (Register) bulunur ve bu kaydediciler akümülatör ile birlikte aritmetik işlemlerde kullanılırlar.. Bu birim matematiksel hesapların yanı sıra karşılaştırma işlemlerini de yapar.
KONTROL ÜNİTESİ (Control Unit) : CPU içindeki kontrol ünitesi, elektrik sinyalleri ile bilgisayar içindeki işlemlerin akışını düzenleyerek, komutları yorumlar ve komutların yerine getirilmesini sağlar. Kontrol ünitesi aynı zamanda ALU ve bellek ile etkileşimli olarak çalışır, aynı zamanda işlemci saat çevrimini (cycle) yönetir.
Kontrol ünitesi; bir komutun gerçekleştirilmesini ve düzenli adımlarla yürütülmesini kontrol eder. Burada kullanılan iç kontrol sinyalleri ile merkezi işlemcinin alt elemanlarının denetimini ve bu elemanlar arasındaki bilgi akışının düzenlenmesini sağlar. Merkezi işlemcinin hafızaya ve giriş çıkış birimleriyle olan iletişimi ise dış kontrol sinyalleriyle kontrol edilir.
Registerlar; işlenmeye başlanan verileri tutarlar.
SAAT ÇEVRİMİ (Clock Cycle) : Bilgisayar bir anda sadece bir işlemi yapabilir. Yapılacak her bir işlem temel parçalara bölünerek gerçekleştirilir. Bir komutun alınmasından sonra diğer bir komuta geçiş işlemine bir saat çevrimi (clock cycle) denilmektedir.
Bir saat çevriminde milyonlarca işlem gerçekleştirilebiliyor. Saniyede yapılan milyonlarca işleme MIPS (millions of instructions per second) denir. Bu da bilgisayarın hızını belirler.
İŞLEMCİ KOMUTLARI NASIL ÇALIŞIR?
Örneğin 5 ve 6 sayılarının toplanması ve ekrana yansıtılması işleminin işlemci birimleri tarafından şu şekilde gerçekleşir:
1. Komut alınır : örneğin 5 rakamı belleğin 12345 adresinden alınır.
2. Komut çözülür.
3. Komut çalıştırılır : ALU sayıyı bulur.
4. Komut saklanır : 5 rakamı belleğe geçici olarak saklanır.
5. 1, 2, 3, 4 adımları aynen 6 rakamı için de uygulanır.
6. Komut alınır : toplama işlemi çalıştırılır.
7. Komut çözülür.
8. Komut çalıştırılır : ALU 5 ve 6 sayılarını toplar
9. Komut saklanır : hesaplanan sonuç geçici olarak belleğe saklanır.
10. Komut çalıştırılır : ekranda görüntüleme emri iletilir.
11. Komut çözülür.
12. Komut çalıştırılır : sonuçta hesaplanan sonuç ekranda gösterilir.
İŞLEMCİNİN ÖZELLİKLERİ
Komut Seti : Mikroişlemciler kendilerine has komut setlerini kullanırlar. Bununla beraber programlama dillerinin komutlarını da çalıştırırlar.
Clock Speed (saat hızı) : Megahertz (MHz) olarak ölçülen bu hız, işlemcinin hızıdır. 1MHz=saniyede 1milyon işleme eşittir. Saniyede yapılan işlemcilerin tamamı işlemci hızı işe belirlenir.
Hız Faktörleri : Bilgisayarın hızını birden fazla faktör belirler. Bunlardan birsi ve en önemlisi CPU hızıdır. İşlemci hızını belirleyen faktörler ise; sistem saat hızı, veri yolu genişliği ve kelime uzunluğudur.
Sistem Saat Hızı (System Clock Rate) : Senkron olarak işlemleri yapmak için elektronik bir darbenin hızıdır. Bu hız MHz olarak ölçülür. Hız arttıkça, hıza bağlı olarak saniyede yapılacak işlem miktarı da artar.
Veri Yolu Genişliği (Bus Width) : işlemcinin bir anda belleğe ve diğer giriş – çıkış aygıtlarına iletebildiği veri miktarını tanımlar. Veri yolları; 8, 16, 32, 64 ve128 bit olabilir.
Kelime Uzunluğu (Word Size) : işlemcinin bir anda işlediği veri kümesidir. İşlemciler; 8, 16, 32 ve 64 bit olabilir.
KAYNAK:http://www.genckolik.net/odev-ve-tez-istekleriniz/77032-islemci-cesitleri.html
6 Kasım 2010 Cumartesi
FAYDALIMI?? / ZARARLIMI??

Bu kullanımda teorik olarak bilgisayarın faydalı olduğu öğretisi büyük rol oynamıştır. 2000 li yıllardan sonra bilgisayarda karşılıklı yazışarak sohbet (Chat) olayı bilgisayarın meskenlere girmesine ivme kazandırmıştır.
Bunun geri dönüşü yoktur. Çok yakın zamanda televizyonun girdiğin bütün mekan ve meskenlere internete bağlı birde bilgisayar girecektir. bu kaçınılmaz bir gerçektir.
Her yenilikte olduğu gibi bilgisayarda özellikle özel aile ortamına fayda ve zararları ile birlikte girmektedir.
Burada bilgisayarın bu güne kadar gerçekleşen fayda ve zararlarını ele alalım
Aile ortamında
Bilgisayarın Faydaları:

Şöyle ki Yakın zamanda haberleşme, ticaret, kamu hizmetleri gibi bir çok temel işlevler internet ortamına kayacaktır. Bilgisayar okuryazarlığı olmayan bireyler bu alana kayan hizmet ve işlevlerin cahili olacaklar ve bu hizmetlerden kendileri doğrudan faydalanamayacaklar ancak bu okuryazarlığı bulunan insanlardan faydalanacaklardır. Yani Askerde okuryazarlığı olmaması nedeni ile mektubunu arkadaşına yazdıran cahil erlerin durumuna düşeceklerdir.
Aile ortamına alınan bilgisayar öncelikle aile üyelerine bu bilgisayar okuryazarlığını kazandıracaktır.

buna benzer daha birçok faydasını sıralayabiliriz,
Bilgisayarın Zararları:

2000 li yıllarda yazı ortamında gelişen karşılıklı sohbet daha sonraki yıllarda sesli ve görüntülü hale gelmiştir. bu sohbetler birbirlerini hiç tanımayan ve muhtemelen hiç tanımayacak insanlar arasında gelişmiştir. Sohbetlerin türüne bakıldığında özellikle cinsel içerikli ve hiç bir sınırlamaya tabi olmaksızın gelişmektedir. Gerçek hayatta birbirlerinin hiç ilgisini çekmeyecek fertler bu ortamda birbirlerinin aşığı ve tiryakisi haline gelmektedirler. Fertler arasında gelişen bu sohbetler zamanla bağımlılık yapmakta, bir akşam olsun sohbet ettiği kişiyi bu ortamda göremeyen şahıs temin edebilmişse telefonla ulaşmakta veya o akşam morali bozuk ve bir şekilde yatmak zorunda kalmaktadır. Bu surette kişilerin boş yere zaman harcamalarına sebep olmakta bu da özellikle öğrenciler açısından telafisi mümkün olmayan kayıplara sebep olmaktadır. İnternet ortamında gelişen bu sohbetler zaman zaman akşam saat 21.00 de başladığında sabahlara kadar sürebilmektedir.

Günümüzde zararlı ve özellikle erotik içerik için internet ortamında çeşitli yasal ve teknik engellemeler yapılmaya çalışıldıysa da, bu çalışmalar sonuçsuz kalmaktadır. İnternet ortamı her türlü ahlaksızlık için sınırsız bir mecra haline gelmiştir. Özellikle gelişme çağındaki çocuklar için bütün hayatlarını etkileyecek zararlar doğabilecektir. Resim, film, düz yazı olarak gelişen bu erotizm serbest bir şekilde bu ortamda mevcudiyet bulmaktadır.

Ayrıca özellikle gündüz saatlerinde ev hanımları için daha da tehlikeli hale gelmektedir. Son yıllarda bu sohbetler nedeni ile kötü yola düşen veya yuvası yıkılan binlerce aile ortaya çıkmış ve bu durum giderek artmaktadır. 12- 17 yaş arası kız ve erkek çocuklar hiç tanımadıkları çakallar tarafından beyni yıkanmakta, cinsel, siyasi, irticai ortamlarda iğfal edilmektedirler
Bu ve Buna benzer zararları daha da sayabiliriz. ancak biz fayda ve zararlarını birkaç önemli başlıkta özetlemekle yetindik. Bu başlıkları az bir beyin fırtınası ile açarak daha daha ne fayda ve zararlarının olacağını tahmin edebilirsiniz.
Bu doğrultuda:
Evimize aldığımız bu aletin zararlarından korunmanın ve bize vereceği faydaları artırmanın birkaç pratik yolunu anlatmaya çalışacağım:
Zararlarından Korunma Yolları:
1- Bilgisayarın Konulduğu mekan oda:
Evinize aldığınız bilgisayarı kesinlikle çocuk veya yatak odasına kurmayın, aile fertlerinin tümünün birlikte vakit geçirdiği televizyon seyrettiği büyük oturma salonuna kurun, bu sayede ailedeki fertlerin birbirlerini kontrol etme imkanı sağlarsınız. Çocuk odasına kurulan bilgisayarda çocuğunuzun ne yaptığını bilemez ve kontrol edemezsiniz ama siz TV seyrederken yanınızda bilgisayar başına oturan çocuğunuz zaten zararlı bir ortama girmeyecek ve kendisini kontrol etme ve ikaz etme ihtiyacı hissetmeyeceksiniz. Bu çok önemlidir. Çünkü yukarda bahsettiğim gibi çocuk odasında çocuğunuzun hangi ahlaksızlarla sohbet ettiğini hangi sitelerde hangi ortamlara girdiğini bilmeniz ve kontrol etmeniz mümkün olmayacaktır. Unutmayın ki sizin çocuğunuzda meraklı, cahil ve her türlü kötülüğe açık bir bireydir.
Evinize aldığınız bilgisayarı kesinlikle çocuk veya yatak odasına kurmayın, aile fertlerinin tümünün birlikte vakit geçirdiği televizyon seyrettiği büyük oturma salonuna kurun, bu sayede ailedeki fertlerin birbirlerini kontrol etme imkanı sağlarsınız. Çocuk odasına kurulan bilgisayarda çocuğunuzun ne yaptığını bilemez ve kontrol edemezsiniz ama siz TV seyrederken yanınızda bilgisayar başına oturan çocuğunuz zaten zararlı bir ortama girmeyecek ve kendisini kontrol etme ve ikaz etme ihtiyacı hissetmeyeceksiniz. Bu çok önemlidir. Çünkü yukarda bahsettiğim gibi çocuk odasında çocuğunuzun hangi ahlaksızlarla sohbet ettiğini hangi sitelerde hangi ortamlara girdiğini bilmeniz ve kontrol etmeniz mümkün olmayacaktır. Unutmayın ki sizin çocuğunuzda meraklı, cahil ve her türlü kötülüğe açık bir bireydir.
2- Zararlı içerik ve oyunlardan koruma ve faydalı uğraşlara sevk etme; Çocuklara baskıcı bir yaklaşım göstererek "oyun oymana, şunu yapma, bunu yapma" gibi telkinler faydasızdır. Çünkü çocuk sizin yasakladığınız bir çok şeyi serbestçe yapabileceği ortamları bulacaktır. İkna yolunu seçin, ikna yolunun yanında bilgisayarda muhtelif cetveller, yazılar web tasarımı gibi işler verin ve yapmasını söyleyin, bunları yaptığında onları gerek güzel sözlerle gerekse maddi olarak ödüllendirin. Böylece güzel şeyler yapmaya başlayacak ve her güzel şeyin arkasından mutlu olacak ve yeni güzel uğraşlara çaba sarf edecektir.
YOTTABYTE'TA NE??
Yeni Kapasite Birimi =Yottabyte(YB)
8 Bit = 1 Byte
1024 Byte = 1 KiloByte
1024 KB = 1 MegaByte
1024 MB = 1 GigaByte
1024 GB = 1 TeraByte
1024 TB = 1 PentaByte
1024 PB = 1 ExaByte
1024 EB = 1 ZettaByte
Gigabyte, terabyte ve petabyte'ı duydunuz. Peki çok daha yukarılardaki yottabyte'ı biliyor musunuz?
İnternet sayesinde verileri paylaşıyoruz, paylaştıkça da sabit disklerimiz dolup taşıyor; yenilerini alıyoruz.
Bugün, bu kadar depolama alanına sahip olmanın fiyatı mı? Akıl uçuklatan cinsten: 100 Trilyon dolar. Amerika'nın senelik gayri safi milli hasılası 14 trilyon dolar. Bütün dünyanın GSMH'sı ise 61 trilyon dolar. Yani bütün dünya kemer sıksa, az yese bile birkaç yılda karşılayabilir.
İnternet sayesinde verileri paylaşıyoruz, paylaştıkça da sabit disklerimiz dolup taşıyor; yenilerini alıyoruz.
Eskiden kilobytelarla ölçülen dosya boyutları gigabyte'lara çıktı. Daha önce tanımadığımız, hayal bile etmediğimiz veri ölçü birimleri ile tanışıyoruz.
1 Yottabyte, 1 septilyon byte ya da bit veri demektir. Septilyon (Septillion) da 24 adet sıfıra sahip güzel bir sayıdır. Bu kadar veri nereye sığar derseniz, kocaman bir adayı veri merkezine dönüştürmek gerekir.

Bu kadar depolama alanıyla bir gün 5 hissimizden gelen bütün verileri ve beynin yaptığı herşeyi birkaç saat boyunca kaydedebileceğiz.
____-_______-_______-_______-_______-____
0 - 1 = 1 Bit 8 Bit = 1 Byte
1024 Byte = 1 KiloByte
1024 KB = 1 MegaByte
1024 MB = 1 GigaByte
1024 GB = 1 TeraByte
1024 TB = 1 PentaByte
1024 PB = 1 ExaByte
1024 EB = 1 ZettaByte
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)